01 May

Hazarın incisi, petrol ve doğalgaz zengini  Bakü’nün arka yüzü…

Bakü şehir merkezi ihtihşamı, özelliklede gece ışıklandırmalarıyla hayaller şehrini andıran bir görünümde, Avrupanın dahi pek çok şehrini geride bırakıyor ilk bakışta. İnternette dolaşan fotoğrafları kart postaları andırıyor, Baküye hiç gitmeden bu fotoğraflarda gören pek çok insanın hayallerini süsleyen bir şehir, burada yaşayan halkı kendilerinden daha şanslı görüyor pek çokları, ama işin asıl yüzü öyle değil. Fiyakalı temiz bir yüzle kaplanmış eski püskü bir defter misali aslında Bakü. Ana caddeler üzerinde sıralanan asırlık binalara yeni tasarım dış cephe kaplamalar ve eklenilmiş ışıklandırmalar ile modern görünüm vermeye çalışmışlar, halbuki böyle bir caddeden saptığınız herhangi bir sokakta görecekleriniz pis kokulu harebe binalar,kötü yollar ve çöp yığınları olacaktır. Tabii bütün bu ihtihşamın gerçek payı yok değil, ama belli noktalar ile sınırlı. Halkını ve Azerbaycanın bütününü kapsamıyor. Bakünün dışına çıktığınızda ise daha başka bir dünya var, arabanızı sürebileceğiniz sağlıklı bir yol bile bulamazsınız.

Azerbaycanlıların deyişiyle Bakı, azericede “küley”, yani rüzgar anlamına geliyor. Bu adı almasının nedeni rüzgarı bol ve sert esmesinden. Şehre adını veren rüzgarların bukadar yoğun ve sert olmasının sebebi, şehrin konumunun Hazar denizinin içlerine doğru kartalburnu şeklinde uzanan bir yarım ada olması. Öyleki  çoğu zaman rüzgarın şiddetinden sokakta yürüyemez hale gelirsiniz, bazı anlarda vardır ki eğer açıkta yakalandıysanız bu rüzgarlara, abartbadan söylüyorum bir sokak direğine yada otobüs durağına sarılıp şiddetinin azalmasını beklemek zorunda kalıyorsunuz savrulup yere yıkılmamak için. Heleki yağmur ile birlik olmuşsa yada topraklı bir zeminde yürüyorsanız sanki bir tüfekten yüzünüze saçma sıkılıyormuş gibi canınızı acıtabiliyor. Bakülüler alışkınlar bu duruma, ama şehre yeni gelenler için tam bir işkence. Yüksek katlı binalarda da 5 şiddetinde deprem etkisi yaşıyorsunuz sıkça, özelliklede sahile yakın açık bölgelerde kalan devasa binaları beşik gibi sallayacak güçte ve gürültülü, ilk günlerde çok tedirgin oluyordum, ama bende alıştım sonraları, kaldığım bina sovyet döneminden kalma eski bir binaydı, gerçi eski sovyet binaları yenilerinden daha sağlam oluyormuş, top atsan yıkılmaz tarzdan yani, şimdiki gösterişli modern binalar bile yanlarında ahşap yapı gibi kalıyormuş. Sonra yıktılar o binayı, Azerbaycan 2011 de “Eurovision” şarkı yarışmasını kazanmasının ardından, bir sonraki yarışmanın Bakü’de yapılması hakkını elde etmişti, devlet hiç zaman kaybetmeden sahil boyundaki sıralı binaları ve aynı bölgedeki geniş bir alanı boşaltırarak yıktırmış yerine yarışmanın yapılacağı arena, oteller, lüks spor ve eğlence kompleksleri, görkemli binalar, geniş yollar inşaa etmiş, daha modern caddeler oluşturmuştu. Bende o sırada taşınmak zorunda kalmıştım yaşadığım apartman dairesinden. Bir sene sonra uğradığımda bambaşka bir sahil ile karşılaşmıştım, eski hiçbir şeyden eser kalmamıştı.

Bir sene içinde bu denli geniş bir bölgede yapılan bu büyük dönüşümün çok yüksek meblalara mal olduğunu duydum, nihayetinde petrol zengini bir ülke Azerbaycan, neye mal olursa olsun devlete dokunmaz, ama halk bu durumdan çok hoşnut değil. “Dövlet başcıları neft pulunu (petrol parasını) lüzumsuz işlere harclıyir,cemat acından qırılır” diyorlar. Zaten “Eurovision” yarışmasınıda şehri Dünya’ya tanıtabilmek için büyük rüşvetler karşılığında kazandırdıklarına inanıyorlar, yani hak etmedikleri bir zafer olduğunu söylüyorlar.

Dokuz milyon olan Azerbaycan nüfusunun beş milyondan fazlası bu şehirde yaşıyor. geniş düzlük bir alana kurulmuş, yokuşları yok denecek kadar az. “Kara altın” zengini bir şehir, kazmayı vurduğunuz yerden petrol fışkırıyor, halihazırda şehrin muhtelif bölgelerinde faliyet gösteren yüzlerce petrol kuyusu var, evden işe giderken bile karşılaşacağınız türden bir manzara petrol kuyusu görmek. En çok petrolüde Hazar denizinden çıkarıyorlar, uçakla Haydar Aliyev havalimanına inerken dönüşünü denizin üzerinden tamamlar, havada iken denizin bir bölümünde kıyıdan ortalara doğru uzanan petrol yağı ile kaplanmış tabakasını rahatlıkla görebilirsiniz.

Avrupaya 100 yıl yetecek petrol ve doğalgaz rezervine sahipmiş Azerbaycan, bu pazardan büyük paralar kazanıyorlar. Ama bu paydan deyim yerindeyse halka zırnık bile koklatmıyorlar. Zengin ve fakir arasında büyük bir uçurum var, pastayı devletin başındaki bir kaç kişi ve çevresindekiler bölüşüyor, enflasyona göre gelir seviyesi çok düşük sıradan bir Bakü’lü işçinin, en az 350-400 manat kira ödenilen bir şehirde insanlar 500 ila 900 manat arası maaş ile geçinmeye çalışıyorlar.Bankalara borçu olmayan neredeyse tek kişi yok, Geçinemeyenler ise göstermelik hayaller şehrini terk edip Rusya ve Türkiye gibi ülkelere çalışmaya gidiyorlar.

Murat Çankaya

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR