12 May
12May

Yeni Türkiye inşasının sadece dağa, bağa; havaya, suya ve yere, göğe inşaat yapılarak olmayacağı anlaşıldığından televizyon dizileri yoluyla bilinçaltı inşasına kararlı olunduğu anlaşılıyor. Değişen televizyon dizi içeriklerinin sayısındaki çoğalma elbette tesadüf olmamalı!

Her eğlence türünün içine marşlar, dualar, ilahiler ve egemen söylemin kendisi veya karşıtı olarak gelişen yine marşlar, şarkılar, türküler konulması dikkat çekiyor. Bu sadece meydanlarda, barlarda, camilerde veya haber bültenlerinde yapılmıyor ve artık dizi dünyasını da istila eden bir içerik olarak yürürlüğe sokulmuş gibi görünüyor. Bugünün ideolojisine uygun bir toplumsal bilinçaltı oluşturmak için örneğin yeni milli günler okullarda yürürlüğe sokuluyor ve yıllardır zaten kutlanırmış gibi kutlanıyor. Tabii bilinçaltı yıkama, yağlama ve yenisini inşa etme çalışmalarına karşılık refleks olarak otomatik gelişen bir söylem de aynı paralelde palazlanıyor. Olur olmaz her yerde Mehter Marşı, Ertuğrul dizisinin müzikleri, Ölürüm Türkiye’m gibi şarkılar, türküler ve hemen karşılığında İzmir Marşı çalıyor. Bilinçli bir tansiyonun oluşması sanki özellikle isteniyor. Ya da plansız gelişse de etki/tepki ortamına katılan her yeni ses aynı kutuplaşmanın tırmanmasına istem/li/siz katkı sunuyor.

Körüklenen milliyetçilik ve iyice kutuplaştırılan saflar kanalına göre kışkırtıcı söylemlerle vatan kurtarma yarışlarına bütün gücüyle katılan televizyonlarda ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Üstelik belli ki artık haberler yetmiyor ki, dini ve milli kutsal içerik dizilere de bulaştırılıyor. Kutsal olanın dokunulmazlığına her kanal kendi politikasına göre bugünün verilmek istenen mesajlarını enjekte ediyor. Diriliş Ertuğrul’dan kahraman ecdadın her savaşı iman gücüyle nasıl kazandığı, İsimsizler’den hükümetin derin devletle nasıl mücadele ettiği, Savaşçı’dan her Türk’ün asker doğduğu anımsatmasıyla terörün kökünün elbette kazıldığı ve Söz’den ülkeyi saman yürekli düşmanlardan kurtarmaya nasıl kararlı olunduğu öğretiliyor. Vatanım Sensin ise saflaşan ve kendini itilmiş hisseden kesimin yanan yüreğine su döküyor.

Abartmak, köpürtmek, kafana göre asılsız tarih yazmak yetmiyor çünkü durmadan her mecrada yürürlükte olanı bir şekilde onaylamak, doğrulamak yani illa ki içinde yaşanılana referans vermek ve alkışlamak hatta alkışlatmak gerekiyor.

Sadece haber kuşağına değil artık dizilerin yerine de komple penguen belgeseli konsa çok daha yerinde ve dürüst olmaz mı? Gerçi buraların penguenleri de sonunda buralara benzeyebilir ve kendi meşrebine göre bir kanalda memleketi kurtarmaya kalkışırlar. Belki de kurtulmak için kurtarıyor gibi yapmak gerekiyordur… 

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR